Ahu'nun Hikayesi

Created by ASLI 9 years ago
Tek yumurta ikizim Ahu 30 Aralık 2010 tarihinde büyük bir sancı sonrası unilateral ooferektomiyi takiben yumurtalık kanseri tanısı aldığında 36 yaşındaydı. 11 Ocak 2011 tarihli ikinci ameliyatında radikal histerektomi uygulaması yapıldı Ahu’ya. Sol yumurtalığında yıllardır takip edilen mevcut bir kist söz konusuydu. Çikolata kisti, bazen kaybolup yokoluyor, tehlike arz etmesi için 5 cm’den büyük olması lazım denilerek, doğum kontrol hapları ve hormon ilaçları reçete ediliyordu. Ahu bu tedavilerin hiçbirini vücuduna dışardan hormon verilmesini doğru bulmadığı için uygulamayarak kontrollerine rutin olarak devam etti. Bahsettiğim operasyonlar akabinde dört ay süren kemoterapi süreci başladı. Süreci takiben yapılan kontrollerde nüks meydana geldiği tespit edildi. Bu durum zamanlama olarak ilk tanı aldığı tarihten dokuz ay sonrasına denk geliyordu. Yani kemoterapi hastalığı sadece kısa bir süreliğine baskılamıştı. Farklı ilaçlarla tekrar tedavi başladı. Bu esnada o zamana kadar yazılmış tüm raporları içeren dosyayı medikal tercüme ile İngiltere’de konusunda uzman bir onkolog jinekologa gönderdik. Kendisinin fikirleri uygulanmakta olan tedavi sürecinden biraz farklıydı ancak oldukça geç kalınmıştı. Tablonun giderek ağırlaşması ve tümörün karın boşluğundaki diğer organları baskılayarak bu organların (mesane, bağırsak ve kalça bölgesi sinirleri) hayati fonksiyonlarını yerine getiremez hale getirmesi sebebiyle radyoterapi, sistoskopi ve lavman tedavileri uygulandı.

Kanser antijeni 125 (CA-125) kanda bulunan bir protein, başka rahatsızlıklar ve enfeksiyon durumlarında da artış gösterebildiği için yüksek seviyede bulunması tek başına bir yumurtalık kanseri bulgusu değil. Ancak mevcut kist ve hastalığa atfedilen semptomların sözkonusu olduğu durumlarda yardımcı tanı yöntemi olarak kullanılabiliyor. Muayene olduğu hiç bir jinekolog böyle bir tetkik talep etmemişti. Talep edilmiş olsaydı mutlaka daha erken teşhis veya en azından zaruri bir önlem sözkonusu olabilirdi. Burada Jinekolojik Onkoloji ve Jinekopatoloji bilim dallarının yumurtalık kanseri teşhis ve tedavisinde hayati önem taşıdığını vurgulamak isterim.

Ahu 5 Ocak 2013 saat 00:31 de bu dünyayı bırakıp gitti. 38 yaşındaydı. Bu yaş bu hastalıkla ilgili yaşam yitim oranı göz önüne alınırsa genelleme içinde yer almaz. Tanı ve tedavi 2 sene sürdü. Fiziken ve ruhen yaşadığı ağrılar, çaresizlikler karşısında bile son birkaç güne kadar hayatta kalma gayret ve umudunu yitirmediğini biliyorum. Bu dünyaya onbeş dakika arayla tek yumurta ikizi olarak geldiğim ve bu hayatta en çok sevdiğim insanı yumurtalık kanseri sebebiyle kaybettim. Ahu’dan sonra sadece bu hastalıkla ilgili araştırma yapan bir merkez arayışına girdim, aradığım merkezi Londra’da buldum. Bu kurumu takip ediyor ve sıklıkla irtibat kuruyorum. Bu merkeze Ahu’nun hastalığı esnasında kurduğu bir ev tasarım atölyesi olan “atölye a kare” tasarımlarımızdan elde ettiğim gelir ve yakın çevremin maddi desteği ile bir miktar bağış yaptım, bu bağışla Ahu’nun ismi o merkezde yer alan anma duvarına yazıldı ve aynı zamanda kendini bu hastalığın erken teşhis, tanı ve tedavisine adamış bir bilim insanının denizaşırı bir ülkeye bu hastalıkla ilgili konferansa katılmasına imkan tanındı.

Yumurtalık kanserinin semptomları özgün olarak tanımlanamıyor. Yani bu hastalığın semptomları kendinden daha az komplike hastalıklara atfedilebilme özelliği taşıdığı için geç dönemde teşhis edilebilme potansiyeline sahip. Hastalığın tipik bulgular taşımaması sebebiyle sıklıkla gastrointestinal sistem hastalıkları ile karıştırılabildiği biliniyor. Çoğunlukla menopoz sonrası dönemde görülen yumurtalık kanserinin karında gelip geçici olmayan, ısrarcı şişkinlik ve basınç, kronik halsizlik hissi, inatçı pelvik bölge ağrısı, çabuk tokluk hissi, mesane ve bağırsak alışkanlıklarında değişiklik olarak tanımlanabilecek semptomları var.

Takip ettiğim yurtdışı kaynaklı okumalardan alıntılamak gerekirse tedavi alternatifleri olmakla birlikte erken teşhis edilemediği takdirde mortalitesi en yüksek jinekolojik kadın kanseri. Bugün yumurtalık kanseri tanısı almış bir kadının beş yıllık süre içinde hayatta kalma oranı % 46 olarak ifade ediliyor. Kemoterapi esnasında uygulanacak olan ilaç grubunun yumurtalık kanserini oluşturan tümörün cinsine göre (ki burada Jinekopatoloji bilim dalı devrede) doğru eşleşme içinde olması çok önemli. Jinekopatolojik sınıflamanın mevcut ve mümkün olan en ideal tedaviyi belirlemede yol gösterici olduğu konusu önem arz ediyor.

Pictures